Selaaammm çok değerli Evilin Dünyası ahalisi :)
Ben yine az da olsa ara verdim gibi bir şey ama bu sefer işler fırsat vermedi yoksa çok yazmak istedim. :) Ve şu anda isteğimi gerçekleştiriyorum. :) Yazmayı çok istediğim şeyler var umarım yakın zaman da yazacağım inşAllah. ^^
Şimdi okuduğum Jane Austen eseri olan İkna'ya yorum yapacağım. Filminin ismi ise İkinci Şans, bu sebeple ilk kitabı gördüğümde filmin İkna'dan uyarlandığını bilmiyordum. Kitabı aldıktan sonra konusunu okuyup bu şekilde anlamıştım ve çoook mutlu olmuştum. :)
Kitap uzun süre kitaplıkta durmuştu, ikide bir elime alıp okusam mı okumasam mı deyip duruyordum. Sonunda okudum ve bu kitap okunmak için neden bu kadar beklenmiş dedim. Çevirisine hayraann kaldımm! Timaş Yayınlarına bu konuda çok teşekkür ederim. Çevirmen Deniz Arslan'a ayrı bir teşekkür ederim. Emeklerine sağlık...
Şimdi gelelim kitap konusuna;
19 yaşındaki Anne (Sally Hawkins), genç ve yakışıklı deniz subayı Frederick Wentworth’e (Rupert Penry-Jones) delicesine aşık olmuştur. Ama Frederick’in ne serveti ne de sınıfsal düzeyi uygun değildir. Anne’in ailesi bu birlikteliğe karşıdır ve onu nişanı bozmaya ikna ederler.
Sekiz yıl sonra, Anne kararından pişman olur. Frederick’i sevmekten asla vazgeçmez ve Frederick, ün ve servet sahibi olarak denizden döndüğünde, yöredeki evlenme çağına gelmiş her genç kadın gibi sadece seyreder. Frederick, kalbinin sesini dinlemek yerine ailesini dinleyen Anne’i affedebilecek mi?
Konumuz böyle aslında bu konuyu kitabın filmi olan İkinci Şans yorumumdan aldım. Filmi de kitabı kadar güzeldi.
Kitabı okuyunca filmde ki her bir kare gözümün önüne geldi, zaten karakterleri hafızama kazıdığım için zihnimde hep onlar canlandı. Bu yüzden kitabı daha çok sevdim. Zaten Jane Austen'a hayranıyım bu yüzden kitaplarını okumak beni çok mutlu ediyor. Yakın zaman da okumama rağmen tekrardan Aşk ve Gurur'u da okumam dileğiyle. :)
Ben kitabı çok sevdim zaten klasik okumak hele ki aşk konulu ise gerçekten çok seviliyor, ben çok sevdim okumayanların ya da izlemeyenlerin gerçekten hoşuna gidecek diye düşünüyorum. :)
Yüzbaşı'nın ilk olarak Anne'den uzak durması onu yok sayması beni çok üzmüştü ama aşk işte hele ki ilk aşk olması yavaş yavaş tekrardan ona yakınlaşmasına sebep oldu ama başka gelişen önemli olaylar acaba ileri de birbirlerine kavuşabilecekler mi sorusuna kocaman bir soru işareti oluyor. :)
Anne'nin kardeşlerini hiç sevemedim, hiç biri Anne gibi değil bu yüzden Anne kardeşlerinden biraz daha ayrı tutuluyor. Ben de ayrı tutuyorum ne yalan söyleyeyim. :)
Anne'yi zaten çok sevdim, aşkı için mücadele etmese de ailesi için aşkından vazgeçiyor ama mutsuz olan hep o oluyor. Bu konu da kızmıştım Anne'ye çünkü ailesi bu fedakarlığı görmüyor kızımız da farkında değilmiş gibi davranıyor. Kimsenin arası bozulmasın diye hep kendini feda eden Anne bu davranışı sayende az da olsa Yüzbaşı'nın ilgisini çekiyor, geçmişte ne yaptığını anlamaya çalışan Yüzbaşı biraz ılınmaya başlıyor.
Kitabın sonu gerçekten güzel bir sonla bitiyor. Filmle aynı olmasını bekledim fakat sonu aynı değildi film mi, kitap mı derseniz ikisi de derim. Bence ikisinin de kendine göre biz yansıtılan duyguları var.
Bu güzel klasiği okumayan herkese öneriyorum. Akıcı bir dil olsun diyorsanız eğer bu konuda Timaş Yayınlarına güvenin derim kitap su gibi aktı çünkü :)
Şimdilik benden bu kadar. İkna'dan sonra Cehennem Makinaları serisinin ikinci kitabı olan Mekanik Prens'i okudum ciddi anlam da çok güzeldi yakın zaman da yorumunun gelmesi dileğiyle kendinize iyi bakın.
HAYIRLI RAMAZANLAR... ^^